radyo

14 Haziran 2010 Pazartesi

Ey dedim sustum, Hey dedim sustum..

Yürüdüm
yüreğimin yollarına sererek hıçkırıklarımı
yağmur yağmur tomurcuklara yağdı gözyaşlarım
en içli sevdalarla beslerken yüreğimi
...duygularımı aşkın denizine düşürdüm
acılarki zemheri kadar karlı, bir yol gibi uzun
kimseler görmesin diye gözlerimde sel sel taşan yalnızlığı
kimseler duymasın diye ışık sızmayan bir bodrumun karanlığına gömdüm sesimi
Öldüm
kirletilmiş gökyüzüne savurarak hayallerimi
yükleyip cesedimi yüreğimin ağrılarına
kayboldum korkunç uğultusunda rüzgarların
acının sevinçle kucaklaşacağı zamanlara saklamak için
gözyaşlarımı bir yıldızın karanlığa göz kırpacağı gecelere bırakıyorum
yaralarımı dertlerimi denizlere salıyorum ki gemiler alıp gitsin uzak kıyılara
Ey hayat kırgınım
hüznüm yırtık gömlek gibi durur her gece sırtımda
kırılgan bakışlarımda hüzün sızıyor aynalara her gece
ne kimselere anlatacak bir öyküm var mutlulukla başlayan
ne de bir sevinç, gözlerimde bahar yeşili umutlar taşıyan
şimdi mutsuzum avuntusuz ve suskun
şiirlerimi dudağında yitir...
Ey gecelerinde kahrolduğum hayat
Sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir
artık bu yerlere sığamıyorum
gökyüzünde katar katar turnalar göçüyor sılama
turnalar gidiyor ben kalıyorum...
uyku tutmuyor geceleri
yitik düşlerimin gölgesine sığınıyorum
gölgeler gidiyor ben kalıyorum
bilki göçmen hiç bir kuş uçamaz kanatları kırıksa
Hasretim ince bir yoldur yangınlara
kırıldı kendime saklaya saklaya içimdeki gül
tut ellerimden alıp beni sevinçlere götür iki gözüm
vefasız dünyanın ihaneti bittirir beni
ardına saklanacak bir gölgemde yok
Sevinçler dağıtırken acılar toplayan bir çardak kuşuyum şimdi
şimdi ömrüm,
saçlarım kadar karlı
ve puslu hüzünlü bir ırmaktır şimdi yanaklarımda yüreğime akan
bilki artık hiç bir şey avutmuyor beni
şefkatine sığındığım sıcak bir kucak bile
ezilmiş gelinciklerin çığlığında gizledim sesimi
ve gözyaşımı kırların ürperişi gibi dökülüyor dudağımda sözcükler
hıçkırıklar boğazıma tıkanıyor her defasında
her defasında dudağımda binlerce şiir kanar
her defasında içimde binlerce şiir yanar
Ah yaralı güvercinim
içime vurma kanatlarını
ya topla git yaralı kanatlarını içimden
ya gittiğin yere benide götür...
Burada kimse aldırmıyor sevdalara artık
duygular mı köreldi?
biz mi yetimiz ah
acının ve aşkın kesiştiği yerde
avcıların sarp kayalara sürdüğü iki ceylan gibi yaralı kaldık
tutup kime anlatsak acıyan yanlarımızı
yaralarımız ağıt olur uçar gökyüzünün boşluğuna
Yüreğimin içini sevgi ile doldurup yakmak geçiyor içimden
ve sabahın seher yellerine savurmak küllerini kurtulmak için prangalardan
bilirimki yaşamak saralı bir sancıdır sancıyan yaralara
Ah yaralı güvercinim
yüreğimin ince sızısı benim
gidiyorum işte
hep üşüdüğüm bu hayat sahnesinde gözlerimde iki yetimlik ah
gidiyorum yolculuklara hüzün rengi veren şiirlerle
kan rengi şarkılar bırakıyorum kalanlara gölgemde yok arkasına saklanayım
Sayki ben hiç ağlamadım, gülmedim
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
tatmadım sevgiyi, acıyı, ihaneti
sayki ben hiç doğmadım, ölmedim
Yokum artık yokumsayın beni
Ölmüş gibi değil, hiç doğmamış gibi

[Nuri CAN]

13 Haziran 2010 Pazar

Yanlızlık...

Bu gece içim sıkılıyor.. üstümde yine birikmiş acılar.. Gözlerimden yaşlar akıyor yine sebepli sebepsiz... Dur demek istemiyorum bugün.. Sus demek istemiyorum yaralı kalbime.. Silmek istemiyorum gözümden akan yaşları... Silmek istemiyorum gözümden akan yaşları İçimde boğulmak istemiyorum o yaşlarla... Bugünü dağıtmak istiyorum paramparça kalbimi.. Yalnızlık.. Git! Git yalnızlık! Beni yalnız bırak! Beni sensiz bırak bugün... Kalemim takılmasın bir satırda.. Yazsın sayfalarca yazsın. Artık taşıyamıyor bu kalp bunca hapsolmuş duyguyu. Birazı terketsin beni bugün.. Sen de terket..!! Sen de git yalnızlık..!! Gözümden akan yaşlar kalsın bir tek benimle... Yalnızlık... Beni yalnız bırak..!! Yalnızlık git..!! Bari bugün beni yalnız bırak..!!

11 Haziran 2010 Cuma

Biraz daha büyüdüm bu gece..!

Biraz daha büyüdüm bu gece..!

Yüzüme her gülenin dost olmadığını bir kez daha anladım..
Çok radikal kararlar aldım mesela.. Teoride olan düşüncelerimi pratiğe geçirmeye karar verdim..

Yanlı taraflarımı attım bu gece.. Senin bana hiç olamadığın kadar öznel olup geldim yanına..
Sahte sözlerden etkilenmeden aldım seni sol yanıma..

Kendi dünyamı tanıdım bu gece..

Sen olmayınca yıkılacak kadar küçük olmadığını anladım.. Sen olmasanda sevdamı yaşatabileceğimi anladım..
Senin yaptığın gibi başkalarıyla değil kendimle paylaşarak yaşar bu sevda..
Dilimde değil yüreğimde yaşar..
Ulu orta her yerde paylaşacak kadar onursuz olmadı benim sevdam.. Bu kadar düşmedi yerlere.. Milletin ağzına sakız olacak kadar alçalmadı.. Tanığımı sandığım insanların ütopyaları ile kirlenmedi..

Senin yaptığını yapmadım mesela..!

Sevdiğime laf söylettirmedim..
Sende hiç var olamayan bende ise yok olamayan "biz" i harcatmadım bozuk para niyetine..
Korudum kolladım aşkı.. Kadrim kıymetim bilinmedi diye pes etmedim Sonuna kadar savaştım..

Var olduğunu sandığım "biz" i kurtarmak adına engin denizlerde kulaç attım..

Boş yere çırpındı yüreğim yok yere tuttu nefesini..

Benim susmayan kalemim seninse boş konuşan dilin en mutsuzundan bir son yazmış bile bizim için..
Şimdi ; nokta (.) koymak düşer bize..


Hadi!

İndim ben sahneden.. Çektim elimi ayağımı...
Noktayı sen koy perdeyi sen çek 'de yine alkışlasınlar 'seni' . . . !

FEDA OLDUN MU HİÇ.?

Hiç bir insanı unutmak, bir insandan vazgeçmek,
Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı.?
Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi.

...Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında.
Hiç gelmeyeceğini bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
Ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana.
Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi, sen hala bu kadar sevgili iken.?
Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemiğini yakarcasına özlemek.
Çok kötü değil mi.?
Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak onu işitememek.

Biliyorsun değil mi. Ne kadar umutsuz bir arayıştır o
Kalabalık caddelerde geçen binlerce yüze bakmak.
Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü.
Belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek.
Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek.
Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı fark etmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
Güzel bir kafe keşfettiğinde,
Güzel bir film seyrettiğinde,
Güzel bir şarkı dinlediğinde, güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi?
Paylaşamadığın için onunla.
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
Baktığında aynada yüzünün yarısını gördüğün oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan Nefret edemediğin oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne,
Sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün değerleri alt üst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
FEDA OLDUN MU HİÇ.?

3 Haziran 2010 Perşembe

söylemek lazım...

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan,donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.